Black Mirror S7 E2 “Bête Noire” Bölümü Konusu


1507
Black Mirror Bête Noire

📺Black Mirror’dan Yeni Bir Ters Köşe

“Black Mirror”, teknolojiye dair karanlık öngörüleriyle tanınan ve her sezonunda farklı bir distopik evren sunan bir dizi. Ancak 7. sezonun 2. bölümü olan “Bête Noire”, bu alışıldık formülü biraz kırıyor. Çünkü bu kez hikâyemiz, tamamen günümüz gerçekliğinde geçiyor. Ne sanal gerçeklik var ne de uçuk bir teknoloji. Ama korkmayın: Gerilim yerli yerinde ve adeta bir iç hesaplaşmanın pençesinde.

👩‍💼 Bölümün Konusu: Kurumsal Kabus

“Bête Noire”, modern iş hayatının gölgelerinde gizlenen bastırılmış duygulara, psikolojik savaşlara ve içsel çatışmalara odaklanan, Black Mirror evreni için oldukça farklı bir bölüm. Bu kez teknolojik distopyalardan uzaklaşıyoruz. Ancak bu, karanlığın ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Aksine, bu bölümde karanlık bizzat insanın içinden geliyor.

Hikâyemiz, sakin, içe kapanık ve aşırı disiplinli bir kadın olan Maria’nın etrafında dönüyor. Maria, prestijli bir şirkette yıllardır çalışan, kurallara bağlı, göze batmayan ama hırslı bir karakter. Kurumsal dünyada, terfilerle ve sunumlarla geçen rutin hayatı, bir gün ofise yeni biri katıldığında tamamen değişiyor.

Yeni gelen kişi, Verity… Maria’nın geçmişinden tanıdığı, okul yıllarından beri hafızasına kazınmış biri. Güzel, dışa dönük, etkileyici ve sanki herkesin kolayca sevdiği türden biri. Ancak Maria’nın gözünde Verity, sadece eski bir tanıdık değil; aynı zamanda geçmişte yaşanan ve hiçbir zaman tam anlamıyla yüzleşemediği duyguların tetikleyicisi.

Verity’nin gelişiyle birlikte Maria’nın içinde bir tür “uyanış” başlıyor. Ama bu pozitif bir dönüşüm değil. Kıskançlık, paranoya, bastırılmış öfke, geçmişin hayaletleri yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Başta küçük rahatsızlıklarla başlayan bu değişim, zamanla bir tür paranoyaya ve hatta korkutucu bir saplantıya dönüşüyor.

Maria, Verity’nin gerçek yüzünü göstermediğine inanıyor. Onu manipülatif, sahte ve hatta tehditkâr biri olarak görmeye başlıyor. Ancak bu algıların ne kadarı gerçek, ne kadarı Maria’nın kırılgan zihninin ürünü, tam olarak anlayamıyoruz.

Bölüm ilerledikçe Maria’nın içsel çatışması derinleşiyor. Ofis ortamı giderek daha soğuk ve klostrofobik bir hale bürünüyor. İkilinin arasında görünmeyen ama yoğun bir savaş başlıyor. Kimi zaman bakışlarla, kimi zaman sessizlikle, kimi zamansa sadece bir kelimenin seçimiyle yaşanan bu savaş, izleyicinin tüylerini diken diken eden bir psikolojik gerilim yaratıyor.

Finale yaklaştıkça, Maria’nın Verity’ye dair kuşkuları tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Gerçeklik ile hayal arasındaki sınırlar silikleşiyor. İzleyici olarak biz bile artık kime güveneceğimizi şaşırıyoruz.

Bu bir güç savaşı mı?
Geçmişin intikamı mı?
Yoksa sadece Maria’nın zihninde büyüyen karanlık bir fantezi mi?

“Bête Noire”, işte bu sorularla zihnimizi bulandıran, tek bir kurşun atmadan bile seyirciyi diken üstünde tutan bir psikolojik gerilim şaheseri.

“Bête Noire”, teknoloji olmadan da Black Mirror’un aynasını tutabileceğini gösteren nadir bölümlerden biri. Belki de bu yüzden bu kadar sarsıcı. Çünkü korku, bu kez makinelerden değil, bizzat insandan geliyor.

Maria’nın hikayesi, izleyiciyi sessizce rahatsız ediyor. Kendimizi sorgulattırıyor:

Biz de bir gün birinin “bête noire”ı olabilir miyiz?


Beğendin mi? Arkadaşlarınla Paylaş O Zaman!

1507
Mustafa Alnıak
Bilgisayar Programcısı / 2013'den beri mütemadiyen blogger / Yabancı dizi hastası / Film ve kitapsız yaşayamayan bir blogger.

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir