
Dünyada öyle kurumlar vardır ki, kimse onları sorgulamaz. Çünkü çok büyüktürler. Hükümetlerden bile güçlü olabilirler. Peki ya bir banka, savaşları finanse ediyorsa? Ve siz bunun farkına varmışsanız?
2009 yapımı “The International”, tam da bu sorunun peşinden giden, kurşun gibi soğuk ve sistem eleştirisiyle dolu bir casus-gerilim filmi. Yönetmenliğini Tom Tykwer‘in yaptığı bu film, klasik ajan filmlerinden çok daha fazlasını vaat ediyor. Çünkü burada düşman sadece bir kişi değil… sistemin ta kendisi.
Konusu: Kurşunlar Bankadan Çıkıyor
Interpol ajanı Louis Salinger (Clive Owen) ve Manhattan Bölge Savcılığı’ndan Eleanor Whitman (Naomi Watts), dünyaca ünlü bir finans kuruluşunun yasa dışı silah ticaretine karıştığını fark eder. Bu sadece para aklama veya rüşvet meselesi değildir. Bu banka, devletler arasında savaşları finanse eden, hükümetleri devirebilen bir güçtür.
Dava büyüdükçe Salinger ve Whitman, sadece yasaları değil, kendi hayatlarını da riske atmaya başlar. Çünkü karşılarındaki güç, hukukun çok ötesindedir. Delil bulmak neredeyse imkânsızdır, tanıklar ortadan kaybolur ya da susturulur. Kimi zaman ise, adaletin bile bir banka kredisi kadar değeri yoktur.
Klasik Ajan Filmlerine Alternatif Bir Gerilim
The International, James Bond tarzı yüksek tempolu, bol patlamalı bir film değil. Aksine, gerilimi yavaşça tırmandıran, araştırmacı bakış açısıyla ilerleyen bir film. Film boyunca izleyiciyi gerçeklikle yüzleştiriyor: Modern dünyada artık silahlar bile bankalar tarafından pazarlanıyor.
Filmin temposu zaman zaman ağır gelebilir, ama bu bilinçli bir tercih. Çünkü yönetmen, seyirciyi sadece heyecanla değil, düşünerek de sarsmak istiyor gibi görünüyor…
Mekânlar Arası Yolculuk: Berlin’den İstanbul’a
Film sadece konusu değil, mekân kullanımıyla da dikkat çekici. Berlin, Milano, New York ve İstanbul gibi şehirlerde geçen sahneler, küresel bir komplonun atmosferini birebir yaşatıyor.
En çok konuşulan sahnelerden biri ise Guggenheim Müzesi’nde geçen çatışma sahnesi. Gerçek müzede çekilmediği halde, birebir kopyalanan bu set, sinema tarihine geçen sahnelerden biri olarak kabul ediliyor. Estetikle vahşetin bu kadar güzel birleştirildiği çok az sahne vardır.
Alt Metin: Paranın Ucu Kanlıysa
Filmin temel mesajı net: Artık savaşlar cephede değil, banka ofislerinde başlıyor. Sadece tanklar ve tüfekler değil, krediler ve faiz oranları da birer silah haline geldi.
Filmde geçen şu cümle durumu özetliyor:
“Savaş, silah satıcıları için bir iş fırsatıdır. Kaos, en değerli üründür.”
Yani düşman sadece silahı tutan değil… onu finanse eden, yönlendiren, kaosu paraya çeviren sistemdir. Ve en tehlikelisi, bu sistem görünmezdir.
0 Comments