“Gibi” Dizisinin Arkasındaki Mizah: Bu Kadar Absürt Olması Tesadüf mü?


1529
Gibi

Türk televizyon tarihinde birçok komedi dizisi izleyicinin hafızasında yer etmiştir. Ancak son yıllarda öyle bir yapım çıktı ki, absürt mizahın sınırlarını zorlayarak adeta kendi türünü yarattı: Gibi dizisi. Feyyaz Yiğit’in hem yazdığı hem de başrolünde yer aldığı bu dizi, klasik Türk mizah anlayışının çok dışında bir yerde duruyor. Peki, Gibi dizisindeki absürtlük gerçekten rastgele mi gelişiyor, yoksa bilinçli bir anlatı stratejisinin ürünü mü?

Gibi’nin Mizah Dili Neden Bu Kadar Farklı?

Absürt mizah, olayların ya da karakterlerin mantıksız, alakasız ya da gerçeküstü bir şekilde ele alındığı bir türdür. Gibi dizisi ise bu türü alıp, gündelik yaşamın sıradanlığının içine entegre ediyor. Örneğin Yılmaz ve İlkkan’ın kavgası, herhangi bir arkadaş grubunda yaşanabilecek türdendir. Ancak kavganın biçimi, uzama şekli ve bağlamdan kopuk detayları öyle bir hale gelir ki izleyici hem “Bu ne saçmalık?” der hem de kendini gülmekten alıkoyamaz.

Bu noktada, dizinin başarısının tesadüf olmadığını söylemek gerekir. Çünkü Feyyaz Yiğit’in edebi ve sinematik geçmişi, bu mizahın bilinçli olarak inşa edildiğini gösteriyor. Dizi, sadece komik olmakla yetinmiyor; izleyiciyi rahatsız eden, düşündüren ve alışılmışın dışına çıkaran bir mizah anlayışı sunuyor.

Absürtlükte Denge: Gerçek Hayatla Bağlantı

Gibi’yi bu kadar özel kılan şey, tüm absürtlüğüne rağmen gerçek hayattan kopmaması. İzleyici, “bu kadar saçma olamaz” derken aynı zamanda “bunu gerçekten yaşadım” hissine kapılıyor. Çünkü dizi, özellikle toplumsal alışkanlıklarımızı, küçük hesaplaşmalarımızı ve mahalle psikolojisini tiye alıyor.

Örneğin bir bölümde arkadaşına yardım eden karakterin, sonunda yardım ettiği kişiden daha fazla sıkıntıya düşmesi; ya da bir tartışmanın anlamsız yere büyüyüp trajikomik bir hale gelmesi… Bu tür sahneler, aslında bizim gündelik yaşantımızın kara mizahi bir yansıması. Dolayısıyla Gibi dizisinin absürt yapısı, hayatın sıradan saçmalıklarından besleniyor.

Yılmaz ve İlkkan: Türk Mizahının Yeni İkili Dinamiği

Gibi’nin merkezinde yer alan Yılmaz ve İlkkan karakterleri, aslında Türk komedisinde sıkça karşımıza çıkan “biri deli, biri ciddi” ikilisinin modern bir yorumu. Ancak burada klasik tiplemelerin ötesine geçiliyor. Çünkü iki karakter de aslında son derece sıradan, fakat normalin karikatürü gibi davranıyorlar.

Yılmaz’ın kurduğu tuhaf cümleler, İlkkan’ın her şeyden alınan hâli, ikilinin çözümsüz tartışmaları ve ortak karar alma konusundaki beceriksizlikleri… Tüm bu detaylar, absürt mizahın yapı taşlarını oluştururken aynı zamanda arkasında toplumsal bir okuma barındırıyor. Birbirini anlamayan insanlar, iletişimsizlik, ego çatışmaları ve pasif agresif davranışlar… Her şey, aslında hepimizin yaşadığı şeyler ama biraz abartılmış ve çarpıtılmış hâliyle.

Neden Bu Kadar Tutuldu?

Gibi dizisi, alıştığımız sitcom kalıplarının dışına çıkarak “komik olmak için komik olma” anlayışından çok, anlamsızlığı anlamlılaştırma yoluna gidiyor. İzleyici, diziye yalnızca gülmek için değil, aynı zamanda “bu sahne ne anlatmak istiyor?” diye düşünmek için de dönüyor. Sosyal medya üzerinde sıkça yapılan yorumlar da bunu destekliyor. Hatta bazı izleyiciler bölümleri defalarca izleyip içindeki göndermeleri çözmeye çalışıyor.

Bu, Gibi’nin sıradan bir komedi dizisi olmadığını; katmanlı, ironik ve entelektüel göndermelerle dolu bir yapım olduğunu gösteriyor. Dizinin bu kadar sevilmesinin bir başka sebebi de, “şaka yapmadan komik olabilmesi.” Yani karakterler kendileriyle dalga geçmiyor; ama izleyici onların trajedisini gülünç buluyor. Bu da oldukça sofistike bir mizah türü.

Tesadüf Değil, Zekice Kurgulanmış Bir Anlatı

Gibi dizisinin absürtlüğü elbette tesadüf değil. Her bölüm, senaryo açısından oldukça iyi düşünülmüş yapılar içeriyor. Karakterlerin diyaloğu, olay örgüsünün ritmi, yan karakterlerin işlevi ve final sahnelerinin oluşturduğu etki; hepsi bilinçli olarak inşa ediliyor.

Dizi, yalnızca komik değil; aynı zamanda modern hayattaki saçmalıkları, yüzeysel ilişkileri ve anlamsız alışkanlıkları da sorgulatıyor. Tüm bunları yaparken izleyiciyi eğlendirmeyi başarıyor. Bu da onu klasik absürt komedilerden ayırıyor.

Sonuç: “Gibi” Gülmekten Fazlası

Gibi dizisi, sadece güldürmekle kalmıyor; aynı zamanda düşündürüyor, rahatsız ediyor, yer yer sorgulatıyor. Absürt mizahın arkasındaki gerçek, aslında hayatın kendisinin de bir o kadar saçma ve çelişkili olması. Dolayısıyla Gibi dizisinin absürtlüğü bir tesadüf değil; yaşadığımız gerçekliğin abartılmış bir yansıması.


Beğendin mi? Arkadaşlarınla Paylaş O Zaman!

1529
Mustafa Alnıak
Çılgın bir kalabalığın uğultusuna kulak tıkayan, sükunet içinde okudukları ve yazdıkları ile meşgul dost bir yabancı…

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir