Black Mirror S4 E6 “Black Museum” Bölümü Konusu


1504

“İnsanlığın karanlık tarafını görmek istiyorsan, bir müzeye değil… bir Black Mirror bölümüne bak.”

Teknolojiye olan bağımlılığımızı yüzümüze tokat gibi çarpan Black Mirror, bu kez bizi bir müzenin içine kilitliyor. Ama burası sıradan bir müze değil… Burası, geçmişte işlenmiş dijital günahların sergilendiği bir işkence galerisi. Black Museum bölümü, yalnızca bir hikaye değil; bir kara kutu, bir günah galerisi, bir vicdan sorgulaması…

Birazcık Spoiler İçeren Bölüm Özeti

Bölüm, kavurucu bir çölde, tek başına araba kullanan genç bir kadın olan Nish ile açılır. Yorucu bir yolculuktan sonra, ıssızlığın ortasında, paslı bir tabela gözükür: Black Museum. Dışarıdan bakıldığında terk edilmiş gibi duran bu yapı, aslında geçmişin karanlık teknolojik günahlarını sergileyen bir tür “distopik müze”dir.

Müzenin sahibi Rolo Haynes, Nish’i içeri alır ve ona rehberlik etmeye başlar. Her vitrin, her sergi parçası bir hikâyeye açılan kapıdır. Rolo, Nish’e üç karanlık hikâyeyi anlatır – her biri teknolojinin insan doğasını nasıl dönüştürdüğüne dair rahatsız edici örneklerdir.

İlk Hikâye: Empatinin Ötesi

Bir doktor, hastalarının acılarını daha iyi anlayabilmek için beynine yerleştirilen deneysel bir cihazla başkalarının fiziksel acılarını birebir hissetmeye başlar. İlk başta bu teknolojiyle tanrı gibi işler başarsa da, zamanla bu empati yetisi hastalıklı bir hal alır. Doktor, başkalarının acısını hissetmekten haz almaya başlar. Merhamet yerini sapkınlığa bırakır, doktor da bir çeşit dijital sadiste dönüşür.

İkinci Hikâye: İki Zihin, Tek Beden

Bir adam, komaya giren eşinin bilincini kendi zihnine aktartır. İlk başta romantik bir çözüm gibi görünse de, zamanla “bir bedende iki kişilik” yaşam, kabusa dönüşür. Kadın artık kendi kararlarını verememekte, adamın zihninde hapsolmuş bir hayalete dönüşmektedir. Sevgi yerini psikolojik esarete bırakır.

Üçüncü Hikâye: Sonsuz Cezanın Anatomisi

Rolo’nun gururla anlattığı bu hikâye, bir mahkumun dijital bilincinin, idamından sonra kopyalanarak müzeye yerleştirilmesini konu alır. Ziyaretçiler, tek bir tuşa basarak bu bilinç kopyasını tekrar tekrar “ölüm anını” yaşamaya zorlayabilir. Sanal bir işkence odası gibi çalışan bu deneyim, “eğlence” adı altında zulmün dijitalleştirildiği bir distopyaya dönüşür.

Ve tam burada, bölüm keskin bir dönüş yapar…

Nish’in aslında bu müzeye tesadüfen gelmediğini öğreniriz. O, müzede sonsuz işkenceye mahkum edilen mahkumun kızıdır. Babası bir zamanlar adil olmayan bir şekilde yargılanmış ve ölümünden sonra bile acı çekmeye mahkum edilmiştir.

Nish, zekice bir planla Rolo’yu kandırır, onu kendi teknolojisiyle tuzağa düşürür ve adeta “teknolojik bir infaz” gerçekleştirir. Babasının bilincini özgürleştirir, onun acısını sonlandırır.

Bölüm, Nish’in arabasına binip çölde kaybolmasıyla biter. Arkasında sadece yanan bir müze ve bitmiş bir kabus kalır.

Black Museum Trailer


Beğendin mi? Arkadaşlarınla Paylaş O Zaman!

1504
Mustafa Alnıak
Bilgisayar Programcısı / 2013'den beri mütemadiyen blogger / Yabancı dizi hastası / Film ve kitapsız yaşayamayan bir blogger.

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir