Canan Tan – Yüreğim Seni Çok Sevdi


266
Bu yazıyı 06.09.2015 tarihinde mustafaalniak.net adlı blogumda paylaşmıştım. O blogu kapattığım için yazıyı burada paylaşmaya karar verdim.
Uzun zamandır bir kitaba böyle fazla bağlanmamıştım. Bu tür şeyler çok nadir oluyor bende. Her kitabı böyle sevemiyorum ne yazıkki. Mesela bir örnek vermek gerekirse; bir çok yazımda’da belirttiğim gibi Hande Altaylı, Tess Gerritsen, Osman Aysu, Emre Karataş ve Canan Tan, büyük hayranlık duyduğum yazarlardandır. Onlar farklı insanlar… Farklı bir yaşam tarzına, farklı bir havaya sahipler. Ve yazdıklarını okuyunca sizde o havayı yaşıyorsunuz ister istemez. Daha önce Piraye‘yi okuyunca bu duyguyu yaşamıştım. Evet, “Yüreğim Seni Çok Sevdi”de bambaşka bir kitaptı. Her gün düzenli olarak zamanımı ayırdığım bu kitabı bir gün okumazsam, “Acaba ne oldu Aslı’ya” diye düşüncelere dalıyordum. Canan Tan‘ın her kitabı bu şekilde bağımlılık yapıyor sanırım, bu konuda kendi adıma kesin ifade ile konuşabilirim… Ayrıca bu roman içinde, bir çok Nazım Hikmet şiirlerine rastlamak mümkün. Zaten Canan Tan‘ın bir Nazım Hikmet hayranı olduğu Piraye‘den belli oluyordu ^^ O yüzde bu kitaptaki şiirler hiçte sürpriz olmadı benim için 🙂 İçinde şiir olan kitaplar aslında çok şey anlatmaya çalışıyor, fakat kelimelere dökülemiyor o hisler. Ve belkide bu yüzden, daha önce yazılmış olan dizelere bırakıyorlar sayfaları…
Bu yazı, bugüne dek yazmış olduğum Okudum serisindeki yazılarda biraz farklı bir yazı oldu sanırım. Hâlâ kitap hakkında pek birşey yazmadım. Konu daha fazla dağılmadan kitap ile ilgili yazmaya başlayayım o zaman. Adından da anlayacağınız gibi, aşk üzerine yazılmış olan bu kitapda “o kadar da kolay değil o işler” şeklinde düşüncelere kapılmama sebep olan bir çok konu vardı. Yazar kitabında buraları atlamışmı, kendi yaşamına göre uyarlamışmı yoksa işin içinden çıkamam düşüncesi ile es geçmişmi orasını bilemem ama yüksek dozda hayal gücü ile yazılmış, bana,  hatta aşk’a  ters düşen bir çok nokta vardı. Tek tek anlatacak olsam emin olun sayfalar sürer ama çok uzatmakta istemiyorum ben. Böyle bir aşkta olmaz be arkadaş. İnsan severde böyle yaparmı. Hâlâ anlamadığınızı biliyorum. O yüzden çok uzatmadan saadete geleceğim. İşin özü şudurki; eski sevgilide asla arkadaş olmaz. Bir insan sevgilisinden bir şekilde ayrılmış ise (isteyerek yada istemeyerek) yollar bir kere ayrılmıştır ve asla kesişemez ve kesişmemelidir. Ama bu kitapta oluyor böyle şeyler. Bu konu ile ilgili olarak daha önce şuradaki yazımda, okuduğum bir başka kitapta geçen söz üzerine bayağı bir âhkam kesmiştim. O yazımıda okuyabilirsiniz.  Gerçekten anlam veremedim böyle bir durumda, acaba ilişki üzerine bu düşünceye sahip olan tek kişi benmiyim diye uzunca düşünmeme sebep olmuştu bu kitap. Her ne kadar karmaşık hisler yaşamama yol açmış olsada bağımlılık yapan bir kitaptı.!
Kitabın Konusu:
Aslı… Bu kitabın ana karakteri Aslı. Üniversite öğrencisi olan Aslı okul yıllarında hiç sevmediği, nefret ettiği Murat ile bir süre sonra aşk yaşamaya başlar. (Zaten hepte nefretle başlarmışya aşklar- “güya”) Evet, nefret zamanlar yerini aşka bırakır. Şiirsellik olarak adlandırılan bu duygusal bağ Aslı ile Murat’ı birbirine bağlar. Murat zaman zaman Aslı’ya Nazım Hikmet dizelerinden okuyup Aslıyı kendine aşık eder.  Ama ne varki bu aşk çokta uzun sürmez. Murat’ın zengin ailesi Aslıyı kendi ailelerine lâyık görmeyerek bu ilişkiye engel olurlar. Bütün bunlar yaşanırken Aslı hanım ise üniversiteyi biritip Amerikada master yapmaya gider. Aslı Amerika yollarında iken Murat hâlâ Aslı’ya aşıktır. Oysa Aslının hayatı master sırasında çoktan değişmeye başkamıştır. Aslı hanımımız bir süre sonra eğitim gördüğü üniversitedeki profösör Robin ile yakınlaşmaya başlar.(Haydaaa!) Robin, hayatını edebiyata adamış bir adamdır. Aslıya aşık olan Robin, yaşına başına bakmadan Aslı ile olan yakınlaşmaları üzerine birkaç dize okur. Aslının, edebiyat düşkünü Robin’e aşık olmaması için, hiç bir neden kalmamıştır artık. Robin farkında olmadan tüm şartları çoktan sağlamıştır. Çaktırmadan şiirler ile duygularını Aslıya iletmeye çalışır. Şiirlerin akımına kapılan Aslı bir anda kendini Robin ile evli bulur. Zaman ilerledikçe aşk evliliği değilde mantık evliliği olarak adlandırmış olduğu bu ilişki yürümemeye başlar. Yıllar sonra Robin ile olan evliliğine son veren aslı geri dönüp Türkiye’ye yerleşir. Fakat artık hiç birşey eskisi gibi değildir. Peki murat ne âlemde dersiniz ? 

Kitap Hakkındaki Görüşüm:

Gariplikler ve çelişkiler ile dolu olan bu romanda bana göre, olmaması gereken bir takım olaylar oldu. Tabii ki bir kitap bu. Ne olacağını merak içinde okumaktan başka bir şey gelmezdi elimden. Bende öyle yaptım zaten. Kitap baştan sona betimlemeler ile doluydu. Roman’ı Roman yapan betimlemelerdir fakat bu kitapta biraz fazla betimleme vardı sanırım. Betimlemeleri ile beraber etkileyici ve sürükleyici bir kitaptı. Elimden düşürmeden okudum diyebilirim. Okumadığım her saniye aklım kitapta kalıyordu. Piraye‘nin üzerine bu kitabıda okuduktan sonra Canan Tan‘ın diğer kitaplarınıda okumaya karar verdim ^^ 

KİTAP HAKKINDA DETAYLAR:
Yazar: Canan Tan
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa:459
Puanım: 5/5

Beğendin mi? Arkadaşlarınla Paylaş O Zaman!

266
Mustafa Alnıak
Bilgisayar Programcısı / 2013'den beri mütemadiyen blogger / Yabancı dizi hastası / Film ve kitapsız yaşayamayan bir blogger.

One Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir